İçeriğe geç

Gurbette olan kişiye ne denir ?

Gurbette Olan Kişiye Ne Denir? Kimlik, Aidiyet ve Uzaklık Üzerine Bir Düşünce

Gurbette olan kişiye ne denir?” sorusu, yüzeyde basit bir dil sorusu gibi görünür. Ancak bu sorunun ardında, insanın varoluşsal köklerine, aidiyet duygusuna ve kimlik arayışına kadar uzanan derin bir anlam vardır. Türk kültüründe “gurbet” sadece uzak bir yeri değil, aynı zamanda içsel bir yalnızlığı, bir yabancılığı ifade eder. Bu nedenle gurbette olan kişiye yalnızca “gurbetçi” demek, onun yaşadığı psikolojik ve toplumsal süreci tam olarak anlatmaya yetmez. Bu yazıda, “gurbetçi” kavramını tarihsel, kültürel ve akademik bir mercekten inceleyerek anlamının katmanlarını çözümleyeceğiz.

Tarihsel Arka Plan: Gurbetin Kökeni ve Göç Dalgaları

“Gurbet” kelimesi Arapça kökenlidir; “garîb” yani “yabancı, uzak” sözcüğünden türemiştir. Osmanlı döneminde bu kelime, memleketinden ayrılan asker, öğrenci veya tüccarları tanımlamak için kullanılmıştır. Fakat 20. yüzyılın ikinci yarısında, özellikle 1960’larda Türkiye’nin Avrupa’ya işçi göçüyle birlikte “gurbetçi” kelimesi yeni bir anlam kazandı. Artık bu kelime sadece uzaklarda yaşayan biri değil, yeni bir kültürün içinde tutunmaya çalışan, iki dünya arasında sıkışmış bireyi tanımlıyordu.

Almanya, Fransa, Hollanda ve Avusturya gibi ülkelerde on binlerce Türk işçi, “misafir işçi” olarak gittiği yerlerde kalıcı bir hayat kurdu. Böylece “gurbetçi”, hem doğduğu topraklara özlem duyan hem de yaşadığı ülkeye tam olarak ait olamayan bir arada kalmış kimlik haline geldi. Bu kimlik, zamanla yalnızca ekonomik değil, sosyokültürel bir olguya dönüştü.

Gurbetçinin Psikolojisi: İki Dünya Arasında Kalmak

Gurbette olmak, yalnızca fiziksel bir uzaklığı değil, duygusal ve bilişsel bir bölünmeyi de temsil eder. Psikolojik açıdan “gurbetçi”, hem geçmişin alışkanlıklarına bağlı kalmak ister hem de yeni çevresine uyum sağlamak zorundadır. Bu durum, çifte kimlik sendromu olarak adlandırılan bir gerilimi doğurur. Kişi, bir yandan “Türk” kimliğini korumak isterken diğer yandan yaşadığı ülkenin normlarını içselleştirmeye çalışır. Bu süreç, bireyin benlik algısında bir dalgalanma yaratır.

Duygusal psikoloji açısından bakıldığında, gurbetteki kişi genellikle özlem, yabancılık, yalnızlık ve kimlik karmaşası yaşar. Ancak bu duygular aynı zamanda dayanıklılığı da besler. Çünkü “gurbet” insanı olgunlaştırır; aidiyet duygusunun değerini daha derinden hissettirir. Bu yüzden birçok gurbetçi, yaşadığı zorluklara rağmen kendi kültürünü yaşatmaya, dilini korumaya ve çocuklarına aktarmaya özen gösterir.

Sosyolojik Perspektif: Toplumun Gurbetçiye Bakışı

Toplumsal açıdan “gurbetçi”, hem hayranlık hem de merakla anılan bir figürdür. Özellikle Türkiye’de, yaz aylarında memleketine dönen gurbetçiler, bir yandan “başarmış” kişiler olarak görülürken, diğer yandan “artık yabancılaşmış” bireyler olarak algılanır. Bu ikili bakış, sosyal kimlik kuramının da merkezinde yer alan “biz” ve “onlar” ayrımının bir yansımasıdır. Gurbetçi, artık hem içeride hem dışarıdadır; hem “bizden biri” hem “biraz başkasıdır.”

Bu durumu akademik literatürde diaspora kimliği olarak tanımlayan araştırmalar, gurbetçiliğin sadece coğrafi bir ayrılık değil, aynı zamanda kültürel bir yeniden doğuş süreci olduğunu savunur. Diaspora toplulukları, yeni mekânlarda kendi kültürel ekosistemlerini yaratır: dernekler, camiler, marketler, müzik grupları ve hatta yeni kuşakların kimlik dillerinde bu çoklu aidiyetin izleri görülür.

Dilsel Boyut: “Gurbetçi” Kelimesinin Duygusal Yükü

“Gurbetçi” kelimesi, Türkçede hem sevgi hem hüzün barındırır. Bu kelimeyle hitap edilen kişi, bir yandan özlemle anılırken diğer yandan “yabancılaşmış” olarak da görülür. Dilbilimsel açıdan bu kelime, bir duygusal kod taşır; içinde hem ayrılığın sızısı hem de mücadelenin onuru vardır. Gurbetçiye yüklenen bu anlam, türkülerde, filmlerde ve edebi metinlerde sıkça işlenir. “Gurbet elde bir hal geldi başıma” gibi dizeler, hem bireysel hem toplumsal hafızanın bir parçasıdır.

Modern Akademik Tartışmalar: Yeni Nesil Gurbetçilik

Günümüzde “gurbetçi” kavramı, klasik anlamını aşarak küresel göçmen kimliğiyle yeniden tanımlanmaktadır. Artık yalnızca işçi göçü değil; eğitim, kariyer ve yaşam tarzı nedenleriyle yurtdışında yaşayan milyonlarca Türk vatandaşı da “modern gurbetçiler” arasında yer almaktadır. Akademik çalışmalarda bu yeni kuşak, “transnasyonel kimlik” kavramı üzerinden incelenmektedir. Bu bireyler, hem Türkiye ile bağlarını sürdürmekte hem de yaşadıkları ülkelerin sosyal yapısına entegre olmaktadır. Yani gurbet, artık sadece ayrılığın değil; çoklu aidiyetin ifadesidir.

Sonuç: Gurbetçi Kimdir, Kim Değildir?

Sonuç olarak, “Gurbette olan kişiye ne denir?” sorusunun cevabı sadece “gurbetçi” kelimesiyle sınırlı değildir. O kişi, bir köprü gibidir — iki kültür, iki dil, iki aidiyet arasında uzanan bir köprü. Gurbetçi, yalnızca uzaklarda yaşayan değil, hem geçmişini hem geleceğini yüreğinde taşıyan insandır. Onun hikâyesi, modern dünyanın en eski sorularından birini yeniden hatırlatır: “Nereye aitim?”

Kaynakça

  • Abadan-Unat, N. (2002). Bitmeyen Göç: Konuk İşçilikten Ulus-Ötesi Yurttaşlığa. İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları.
  • Glick Schiller, N., Basch, L., & Szanton-Blanc, C. (1995). From Immigrant to Transmigrant: Theorizing Transnational Migration. Anthropological Quarterly.
  • Saydam, M. (2017). Gurbetin Psikolojisi: Göçmen Türklerde Kimlik ve Aidiyet. Ankara Üniversitesi Sosyoloji Dergisi.
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort deneme bonusu veren siteler 2025
Sitemap
betexper güncel girişprop money